19 Mart 2014 Çarşamba

THE CEMAAT


Selamın aleyküm.

Bu ara çok fazla yazı yazamıyorum malumunuz.
İlk kitabım bitti sayılır. Ufak teferruatlar kaldı yalnızca. Fakat ilkini tamamladıktan hemen sonra, Allah'ın izniyle ikinciye başlamayı düşünüyorum. İkinci kitabın adı kesin olmamakla birlikte, büyük ihtimalle ''Müslümanken Salyangoz Yemek'' olacak.


Kitabın isminden, sanırım içeriğini anlamakta zorlanmadınız.
Müslümanların yaşadıkları ve yaşamaları gereken hayatı ve genel manada insanı farkına varmadan dinden çıkaran şeyleri konu edinen bir kitap olacak Allah'ın izniyle.

İşte tam bu noktada da, ''paralel'' bir konu olarak bu yazıda birkaç kelam etmek istiyorum.
Zira bu ara çok sık yazamadığım için, aklımda bir sürü konu birikiyor ve ben zaman bulana kadar da, gündem değişiyor. Fakat bu konu, benim zaten uzun zamandır yazdığım ve üzerinde durduğum bir konuydu bildiğiniz gibi.

Uzun bir yazı olacak, şimdiden uyarayım.


Ben bundan birkaç sene önce Fetullah Gülen ve cemaati hakkında tüm bildiklerimi ve fark ettiklerimi yazıyorken, gelen yorumların %95'i;

''Hacı yanılıyosun, evliya adam bu.''
''Hoca efendi yapıyosa bi bildiği vardır.''
''Sen yanlış anlıyosun.''
''Sen hoca efendiden daha mı iyi biliyosun!''
''Bu adamların hizmetlerini görmüyo musun da konuşuyosun!''   şeklindeydi.

Ben de o arkadaşlara buradan şunu söyleyerek başlamak istiyorum;
''Dedim dedim inanmadınız, noldu şimdi?''


Bunları diyorum fakat, benim bu yazıyı yazmaktaki amacım yalnızca gündemde bu adamların olması falan değil. Bilirsiniz, ben yıllardır konuşuyorum gerek bu cemaat; gerekse bu cemaatin lideri hakkında. Yalnızca benim söylediklerimin tek tek doğru çıkması sebebiyle, olayı benim asıl anlatmak istediğim yere tekrar bağlamak istiyorum. İnşallah güzel bir yazı olur, zira ameliyattan çıktım ve yattığım yerden, suratımda koca bir pansumanla yazıyorum bu yazıyı.

üzülme la, o kadar acımıyo
Benim kaç senedir bahsettiğim ''Dinler arası diyalog'' meselesi, bu olaylarla birlikte tekrar ayyuka çıktı ya, ben ona seviniyorum. Çünkü bugüne kadar bu adamların yaptıklarına Müslümanlar, Müslüman cemaati olduklarından dolayı; gayrimüslimler de kendilerini ilgilendirmediğinden dolayı gereken önemi göstermediler. Hatta göstermemekte direttiler.


Müslümanlar, bir cemaatin böyle bir şeyi yapamayacağını düşünürken; Müslüman olup da kendisini tek tehdit eden şeyin televizyonda gördüğü ''tek göz'' ve ''sex'' yazısı olduğu düşünen at gözlüklüler, bu olayın ciddiyetine varamadı.

O arkadaşlara sormadan edemeyecem;
Tüm dinlerin ortak noktalarda birleştiklerini görmek hiç mi dikkatinizi çekmedi?
Veya bu konuyu, tek göz kadar konuşmaya gerek mi duymadınız?

Biz gördüğümüz her şeyi kabul ediyor ve kabul etmediğimiz şeyleri de görmezden geliyoruz, sonra da bütün suçu İlluminati'ye atıyoruz. Sizin gibi at gözlüklü koyunlar varken, bu gibi örgütlere ne gerek var?


Bazı blog sayfalarının sürekli İlluminati'den, Bilderberg'den, CFR'den dem vurması ve her şeye muhalefet etmesi sizi yanıltmasın. Eğer dünyada bir şeylerin döndüğüne inanıyorsanız, bunu çok uzağınızda değil; yanı başınızda arayın. Zira komplo uzakta değil; yanı başınızda. Bu adamlar, var olan komploların üzerine yalnızca teori üretmekten başka bir şey yapmıyorlar. Önce var olan komployu konuşup, sonra üzerine fikir üretseniz daha mantıklı değil mi? Yoksa yanı başımızdaki komployu konuşmak sizin maceracı kimliğinizle uzlaşmadığı için mi sürekli Rotschild ve Rockefeller'den bahsediyorsunuz hacı?


Kimse bunlardan bahsetmeyin demiyor size, onu da yanlış anlamayın hemen. Zira benim de bu adamlar hakkında bir sürü yazım ve araştırmam var.
Öğrendikçe yazıyorum.
Fakat tek araştırdığım şey de Rothschild ve Rockefeller değil.
Bunu yapmak beni at gözlüklü bir embesil yapmaktan bir adım dahi ileri götürmez zira.

Senin altı yüz sene dünyaya hükmeden ve siyonizmle tek başına savaşan bir devletin vardı doksan sene önce hani, hatırladın mı? Onun hakkında biraz yazı yaz mesela. Biraz onu araştır. O devlet yıkıldıktan sonra neden tamamen tarih sayfalarından silindi, onu araştır biraz. Ya da senin dinine ne damgalar vuruldu veya nasıl tahrifler yapıldı ve yapılıyor onlardan bahset.

Ama yok.
Bunlardan bahsetmek, Rothschild ve Rockefeller'dan veya Katy Perry'nin klibindeki tek gözden bahsetmek kadar eğlenceli değil. Bu yüzden bu gibi insanlar, kendilerine hiçbir yararı veya zararı dokunmayan bu tür konulardan bahsederek kendi egolarını avutur dururlar. Çünkü kendilerine bir soru sorulduğunda, araştırmacı kimliğiyle cevap verebilecektir. Kendisini gere gere ''ya bak şimdi, yanlış biliyosun....'' diye başlarlar konuşmaya, sonra da konuyu unlu kurabiyeden Rothschild'e, Rockefeller'a getirir. Çünkü bu tür insansılar bildiklerini anlatmaktan çok, bildiklerini göstermek istiyorlardır.

''İlluminati'den bahsediyomuşuz gibi çek''
İşte bahsettiğim, üzerinde konuşulmayan o konulardan biri de bu yazıdaki konu;
Dinler Arası Diyalog.
Dinleri birleştirme çabası.
Dinlerin ortak yönlerini bulma çabası.
Dinleri bir kazanda kaynatma ve aslında birbirlerinden farklarının olmadıklarını anlatma çabası.

Ya da ne derseniz deyin, bu, Müslüman için bir salyangozdur!

Ve bu salyangozu, Müslüman mahallesinde satanlar ise bizzat Müslüman bir ''cemaat''tir.

Ben bu konu hakkında bir şeyler yazmadan önce sürekli düşünüyorum;
''Ya olur da bir konuda yanılırsam ve bu insanların hakkına girersem? O zaman nasıl hesap veririm?'' diye.

Fakat şu son olaylarla birlikte tekrar susmamam gerektiğini gördüm.
Zira ben bir hata yaparsam, bunu yine Allah'ın dinini savunmak adına yapacam. Ama eğer yapılan bu kadar tahrifi ve küfrü görür de susarsam, işte o zaman ne ben kendimi affederim; ne de Allah'tan af dilenebilirim. Bu yüzden, İslam çerçevesinde bir yazı yazmak istiyorum yine. İslam ile mizan ederek...


Bu uzun girizgahtan sonra konuya girelim.
Dinler arası diyalog hakkında yeteri kadar yazı yazdım daha önce. Bu yazıda tekrar üzerinden geçecez ve ben biraz da bu cemaat hakkında kendi izlenimlerimi ve şahit olduklarımı anlatacam Allah'ın izniyle.

Here We Go!

Malumunuz şuan gündemin bir numarası ''Cemaat''.
Fakat gündemden önce, gelin benim eskiden beri üzerinde durduğum gündemi konuşalım.
Fetullah Gülen'i.

Yıllardır kendisi hakkında yazdıklarım ortada benim. Kendisinden zerre kadar haz etmem. Sebebi de bizim mahalledeki komşunun tavuğuna ''kışş'' demesi değil tabiki; sebebi İslam'ı tahrif eden sözlerinin ve faaliyetlerinin oluşu. Tabi onun cemaati, kendisine öyle bir bağlı ki adamın hakkında ayet inse; ''ayeti yanlış tefsir ediyosunuz!!!'' diyecek kadar kafayı yemiş insanlar.


Gelin size öncelikle bu adamı ve cemaati neden sevmediğimi, neden karşı olduğumu tekrar hatırlatayım;

1. İslam'ı tahrif hareketleri

  • Ehli Kitapla Amentü'de ittifakımız Var! (Link)
Müslümanların, gayrimüslimlerle -ki bu ister ehli kitap olsun, ister ateşe veya puta tapan-, amentüde ittifak etmesi asla ve asla söz konusu değildir. Zira İslam amentüsünde, yani inanç esaslarında;

Allah'ın birliği ve Allah'ın zatı dışındaki her şeyin O'nun kulu olduğuna iman etmek şarttır.
Bununla birlikte Allah'tan gelen her şeye iman etmek de yine imanın şartıdır. (Link)

Fakat Hristiyanlar; ''Allah üçün üçüncüsüdür'', ''Allah üçtür'' ve ''Allah çocuk edindi'' yani ''İsa, Allah'ın oğludur, o da tanrıdır'' derler. (Bakara,116)


Bunu söyleyen, buna inanan veya buna inanmanın bir zarar getirmeyeceğine inanan, ya da Müslümanların iman şartlarının da bunlarla aynı olduğunu söyleyen insan ise; ''Kafir''dir. (Maide,72)

(Kur'an'da Hristiyanlarla İlgili Ayetler)


Peki senin peygamberine inanmayan, Allah'a şirk koşan, kitabına inanmayan ve papazlarına ''günah çıkarma yetkisi'' veren, papaya da ''yanılamaz'' sıfatı addeden insanlarla; Allah'ın tek ve hiçbir dengi veya ortağı olmadığına inanan; Hristiyanların ve Yahudilerin inanç esaslarının neredeyse yüzde doksanını tamamen Allah kelamı ile reddeden Müslümanların amentüsünde nasıl bir ittifak olabilir?

Amentüde ittifakımız olması için, Hristiyanların inandıkları en temel şeyden, yani ''İsa Allah'ın oğludur'' veya ''İsa tanrıdır'' inancından vazgeçmeleri gerekir. Zaten bunları reddettikten sonra da, insanlar genelde Müslüman oluyor. Peki insanlara İslam kapısı açmak varken, neden ''ittifak var'' deyip, kendi dinlerinde kalmaları için bir kapı aralıyorsunuz?
Bu, şüphesiz bir küfürdür.
Başka hiçbir yoruma veya itiraza gerek yoktur.
Zira bu konuda bir açıklama veya bir açık kapı arayanlar, Allah'ın dininde açıklık arayanlar ve Yahudi ve Hristiyanları cennete sokabilme peşinde olanlardır.

  • Diyalogdan Düğüne (Link)

Cübbeli Ahmed Hoca'nın katıldığı Sansürsüz programına telefonla bağlanan dönemin Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni Hüseyin Gülerce; ''O adam kelime-i şehadet getirdi ve Müslüman oldu.'' diyerek bu haberi savunuyor. Peki sayın Gülerce'ye soruyorum;
''Bu adam Müslüman olduysa, neden haberde üstüne basa basa ''Hristiyan Lester Kurtz'' yazdınız?''
  • Eğer o adam Müslüman olduysa ve siz ''Hristiyan'' yazdıysanız, kafir oldunuz.
  • Eğer o adam Hristiyan ise ve siz Müslüman oldu diyorsanız, yine kafir oldunuz.
  • Eğer o adam Müslüman olduysa, neden ''Müslüman bir erkekle Müslüman bir kadının nikahı'' diye başlık atmadınız?
  • Eğer o adam Müslüman olduysa, neden ''Diyalogdan Düğüne'' diye bir başlık atarak, bu olayı Dinler Arası Diyaloğa atfettiniz?
  • Eğer o adam Müslüman olduysa neden müftünün yanında haham ve papaz da vardı?
  • Eğer o adam Hristiyan ise, neden nikahta müftü vardı?
  • Bu haberi yaparken amacınız dinler arası diyaloğu teşvik etmek değil miydi?

Ve inanılması zor bir ısrarla, haberin çarpıtıldığını söyleyip duruyorlar.
Kimsenin haberi çarpıttığı falan yok. Bilakis, çarpıtmayı yapan bizzat sizsiniz.
Eğer Müslüman olduysa o şahıs, oraya ''Hristiyan Lester ile Müslüman Meryem'in nikahı'' yazamazsınız kardeşim. Eğer yazarsanız, ''haberi çarpıtmış olursunuz''!

Fakat haber bununla sınırlı değil.
Hemen resmin üzerinde ''Hem Hristiyan, Hem De Müslüman'' yazıyor.

Peki bu nedir?

Hemen onun altında da ''Diyalog Meyve Verdi'' yazıyor.

Bir yanlış anlaşılma için fazla cür'etkar ve fazla tesadüflerle dolu bir haber değil mi bu?
Bir propaganda yaptınız, bir proje yaptınız, bari inkar ederek kendinizi bu derece aşağılık bir duruma düşürmeyin.

Hem Hristiyan, hem de Müslüman olunamaz.
Bu yazı küfürdür.
Bir insan ya kafirdir, ya da Müslümandır.
İkinci bir şıkkı yoktur bunun.
Müslüman olmayan herkes kafirdir, bu kadar açık ve net.

Daha önce de bu dizilerle insanlara dinler arası diyalog fikrinin aşılandığını söylemiştim.

İlk dizide aynen şöyle bir konuşma var;
''Kendi kendime düşündüm, İsa peygamber de Allah'ın peygamberi, Muhammed peygamber de. İkisi de aynı Allah'ın mesajını bize anlatıyorlar. İkisinin dediklerini de yapsam Allah razı olur, onlar da mutlu olurlar. Pazar dualarına da gittim, elimden geldiğince namazlarımı da kıldım. İçimi derin bir haz kaplıyordu...''

İkinci videodaki dizide ise, bir gayrimüslimin ölümünün üzerine şöyle bir konuşma yapılıyor;
''Melek anne, biz başka dinlerden olanlarla da cennette buluşabilecek miyiz?
-Efecim, Allah yapılan iyilikleri zayi etmez.''


Üçüncü videodaki dizide ise bir papaz ile Müslüman bir genç arasında geçen diyalog şöyle;
''Rahibim. Kendimce de samimi Hristiyanım.
Dini kullanan misyoner kılıklılardan değilim.
Biz kendi yolumuzda gittiğimizi düşünüyoruz. Siz Müslümanların da kendi yolunda. Hepsi kendi zaviyesinden Allah yolunda gidiyor.''

Bakın bu üç diyalog da, tıpkı diğerleri gibi tam anlamıyla itiraza yer bırakmayacak derecede açık ''küfür''dür. Hem Hristiyan hem Müslüman olunmaz, hem kiliseye gidip hem de namaz kılamazsın. İkisinden birini seçmek zorundasın, zira ikisi de doğrudur diyen Müslüman değil; Ebu Cehil gibi gavurdur. Hakeza, madem ikisi de aynı mesajı anlatıyor, neden mesajlar arasında bu kadar taban tabana zıtlıklar var? Biri ''ben tanrının oğluyum, aynı zamanda da tanrıyım, bu arada tanrı da üçtür'' derken; diğeri ''Allah tektir, eşi ve benzeri yoktur. Doğmamış ve doğurulmamıştır. Allah'a çocuk isnat eden ve Allah üçtür diyenler kafirdir'' diyebilir mi? Bu nasıl aynı mesaj?


Yine hakeza, burada Hz. İsa aleyhisselama da bir iftira vardır. 
Hz. İsa, insanlara bugünkü Hristiyanlık inançlarını mı öğretmiştir? 
Ya da ''ben tanrının oğluyum, ben tanrıyım'' mı demiştir?


Yoksa Hz. İsa'nın mesajı da, Hz. Muhammed sav mesajı ile tamamen aynı mıdır;
''La ilahe illallah''

(Bu arada ''La ilahe illallah'' etrafında insanları toplama projesi var, ona da gelicem birazdan)


Bu, insanların hem Hristiyan hem de Müslüman olamayacaklarının çok kısa bir nedenidir. Bu nedenle bu söylem küfürdür. İnananı veya razı olanı da ''kafir'' eder. Tıpkı diğer iki videodaki dizilerin verdiği mesajlar gibi. Cennete girecek olanlar yalnızca Müslüman olanlardır. Zira Allah indinde tek din İslam'dır. Ve her kim İslam'dan başka bir dinle Allah'ın huzuruna gelirse, bu ondan asla kabul edilmeyecektir. Link


Bu da demek oluyor ki, bu cemaatin kanallarında ve gazetelerinde ''küfür'' vardır.
Ve bunlara razı olan, aynı fikirde olan insanlar da ne yazık ki kafir olmuşlardır. Bu sebeple imanlarını tazelemeleri gerekir. Ha, tabi hala ve hala bunlara arka çıkanlar vardır orası başka. Ben bu örnekleri bizzat çocukluk arkadaşıma gösterdim, o an ikna oldu. Fakat onların içine tekrar girince ''onlar haklı sen haksızsın, iftira atıyosun, dinler arası diyalog da olur'' dedi bana. Ve yazının devamında gerek bu çocukluk arkadaşlarımın, gerek uzaktan tanıdığım abilerin, gerekse bu cemaatin her bir organının hakkında doğruyu doğruca yazacam inşallah. Fakat yine tekrar ediyorum; ben gündemde bu adamlar olmadan önce de iç yüzleri hakkında yazılar yazıyordum. Benim meselem siyasi değil; İslami.

Siyaset hakkında ne cacık yiyorlarsa yesinler, afiyet olsun. Beni, İslam'ı ve Müslümanları nasıl tahrif ettikleri ilgilendirir. Vatana millete dokunmasınlar yeterli benim için.

Devam edelim.

Stv'nin dinler arası diyalog haberlerinden birinin fotoğrafı bu. Cami ve kilise üst üste geçirilmiş ve kilise daha büyük tabiki. Biz şunu şüphesiz biliyoruz ki, dinler arası diyalog projesini yürütenler bu cemaattir. Diyalog adına yaptıkları birkaç şey adına, birkaç video, yazı ve haber vericem sizlere, bilgilerinizi tazelemek için;

Video;            Yazı;                          Zaman Gazetesi Haberleri;
1.Link             1.Link    6.Link            1.Link     6.Link
2.Link             2.Link    7.Link            2.Link     7.Link
3.Link             3.Link    8.Link            3.Link     8.Link
4.Link             4.Link    9.Link            4.Link     9.Link
5.Link             5.Link   10.Link           5.Link    10.Link

Samanyolu Haberleri; Link


Dinler arası diyalog projesi üzerinde ne kadar ciddi şekilde durduklarını sanırım tekrar anlamış olduk. Bu işte gerçekten çok kararlılar. Yıllardır inanılması güç faaliyetler düzenlediler bunun için. Fakat olayın geldiği boyuta dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Gelin bu projenin aldığı boyut hakkında tekrar bilgi sahibi olalım;

  • Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Fener Rum Patriği Bartholomeos ile ''Dinler Arası Diyalog'' hakkında görüşme yapıyor. Link
  • Papa II. Jean Paul, ''Dinler Arası Diyalog'' için Bosna'ya gidiyor. Link
  • Milano Kutsal Yürek Katolik Üniversitesi tarafından bir ''Dinler Arası Diyalog'' organizasyonu düzenleniyor ve Türkiye'den Konya Selçuk Üniversitesi eski rektörü konuşma yapıyor. Link
  • Alman Papazlar Bursa'ya ''Dinler Arası Tanıtım ve Eğitim'' gezisi düzenliyor. Link
  • Barcelona Başpsikoposu Lluis Martinez Sistach; ''Dinler Arası Diyalog kesinlikle gerekiyor'' diyor. Link
  • Mekke'de, Suud Ailesi himayesinde ''Dinler Arası Diyalog faaliyetleri'' yapılıyor. Link
  • 2000 yılı kutlamaları için Vatikan'da ''Dinler Zirvesi'' yapılıyor. Olaya tabiki Türkiye'den giden yetkililer de var. Link
  • İtalya'da yine ''Dinler Arası Diyalog'' programları yapılmaya devam ediliyor. Link
  • Amerika'da ''Dinler Arası Diyalog'' kapsamında aydınların görüşlerine başvurulup, konu hakkında programlar yapılıyor. Link Hatta durum o kadar ilerlemiş, o kadar yol kat etmiş ki; Chicago'da Dinler Arası Diyalog Organizasyonları Genel Müdürlüğü bile var. Genel müdürün adı Stanley Davis.
  • Saraybosna'da Dinler Arası Köprüler kurma seminerleri yapılıyor. Link
  • Cape Town'da ''Dinler Toplantısı'' yapılıyor. Link
  • Karayip ve Latin Amerika'da ''Dinler Arası Diyalog'' konferansları yapılıyor. Link
  • ''Dinler Arası Diyalog'', Avrupa Konseyi'ne taşınıyor. Link
  • Hüseyin Gülerce yaptıkları diyalog toplantılarına ''içinde Türk cumhuriyetlerinin ve Amerika, Kanada, Brezilya, Arjantin, Rusya, Çin, Hindistan, Japonya, Pakistan, İtalya, İngiltere, Almanya, Güney Kore vs.'nin bulunduğu en az 50 ülkenin katıldığını'' söylüyor. Link
  • Amerika'nın New Jersey eyaletinde yine bir ''Dinler Arası Diyalog'' toplantısı yapılıyor. Link
  • Amerikan kongresinde ''Diyalog İftarı'' veriliyor. Link
  • Yine Amerika'nın bir eyaleti olan Teksas'ta bir ''Diyalog İftarı'' veriliyor. Link
Ve daha bir sürü bunun gibi faaliyet...
Çok fazla uzatıp, sizi sıkmak ve konudan sapmak istemiyorum. Zaman.com'a girip, arama motoruna ''dinler arası diyalog'' yazarsanız, tüm haberleri kendiniz de bulabilirsiniz. 

Bu proje, senin benim bildiğimiz kadar küçük değil.
Bu uluslararası, çok kollu ve eski bir proje. Kaynağını verdiğim haberlerin tarihlerine bakarsanız kimileri doksanlı yıllardan kalma zaten. The Cemaat, bu projeyi yıllardır yürütüyor. Ve dediğim gibi, en sinir olduğum şey de her şey hakkında her şey yazan bir takım yazarların, bu konulara gelince susması. 


İşin içine Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Vatikan, Amerikan Kongresi, İngiliz lordlar ve elliyi aşkın ülkenin yöneticileri ve devlet adamları dahil olmuş durumda. Siz hala ''aha Katy Perry yine tek göz yapmış lan !!!'' diyedurun entel olduklarını düşünen macerasever embesiller. Tüm dinler tek bir kazanda kaynatılıp, küreselleşen dünyaya ve insanlara, herkesin kabul edebileceği, ortak noktalarda buluşulan bir din türetiliyor. Fakat siz hala patates yemekle meşgulsünüz.

Bakın Papa; ''Dinler Arası Diyalog benim için bir görevdir'' diyor
Bu haberi bizzat Zaman yapmış üstelik. Tabi onlar işin ''hoşgörü, diyalog, barış, kardeşlik'' kısmına vurgu yapadursunlar, ben rahmetli Bayram Hoca'nın da sorduğu çok mantıklı şu soruyu sormak istiyorum;

''Biz bin yıl dünyaya hükmettik, kimse bize gelin diyalog yapalım demedi de, şimdi bu kafirler dünyaya hükmederken neden diyalog yapma çabasına giriyorlar?''

Gerçekten her şeyi tam anlamıyla mükemmel derecede özetleyen bir cümle bu. Ben üzerine çok da fazla bir şey eklemeye gerek duymuyorum. Zira dünya tarihindeki zulmün en yüksek olduğu zaman dilimindeyiz ve bundan önceki iki dünya savaşına rahmet okutacak bir üçüncü dünya savaşının arefesindeyiz, fakat bu adamlar tıpkı yüz yıldır, hatta iki yüz yıldır yaptıkları gibi ''hoşgörü, barış, kardeşlik'' mavalları okuyarak dinimizi tahrif etmek ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için ellerinden geleni yapıyorlar.


Bu konuya mukabil kısa bir yazı yazacam bu yazıdan sonra inşallah.
Ki olayın ne ve nasıl olduğuna bir örnek teşkil etsin.

Devam edelim yine.
The Cemaat, bu projeyi öyle sahiplenmiş ki, inanılmaz bir korumacı tavır içinde daima. Mesela Papa, Hz. Muhammed sav hakkında hakarete varan açıklamalar yapıyor, ama bizim The Cemaat ''aman diyaloğa bir şey olmasın'' diyor. Peki bu işin başındaki adam bizim Peygamberimize hakaret edecekse, hani hoşgörü? Hani diyalog?

Birçoğu malumunuzdur, dinler arası diyalog projesi kapsamında onlarca film, dizi, haber, program yaptılar ve hala bunu sürdürmekteler. Ben şu yazıda dinler arası diyaloğun neden olamayacağını kısaca açıklamıştım zaten. Fakat biraz daha farklı yorumlar ve bilgiler alabilmeniz ve konu hakkında yeterli ilim ve fikre sahip olabilmeniz için birkaç kaynak vericem sizlere. Her biri izlemeye değer, emin olun.

1.Link      6.Link    11.Link   16.Link    21.Link
2.Link      7.Link    12.Link   17.Link    22.Link
3.Link      8.Link    13.Link   18.Link    23.Link
4.Link      9.Link    14.Link   19.Link    24.Link
5.Link     10.Link   15.İsrail   20.Link    25.Link


Bu kadar farklı alimin görüşü çok doğal olarak aynı;
Dinler arası diyalog diye bir saçmalık olamaz!

Hatta Murat Bardakçı bile bu kanıda hacı.
Hakeza İlber Ortaylı da.

Bir de Dinler Arası Diyaloğun geldiği noktanın vahimliğine birkaç örnek verelim;

1.Link        6.Link
2.Link        5.Link
3.Link        4.Link

Ya zaten bu fikirde olmak için illa alim mi olmak lazım?
Yahudi ve Hristiyanların cehenneme gideceği konusunda düşünmenin mantıklı bir tarafı mı var?
İlk ve tek din İslam iken, nasıl olur da siz Yahudi ve Hristiyanları cennete sokma çabasına girersiniz? Ben Yahudi ve Hristiyanlığın insan eliyle yapılmış dinler olduğunu kanıtlamak adına altı tane yazı yazdım acizane. Ki benim yazılarıma gerek falan yok, zira Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim ortada.


Amma ve lakin, The Cemaat hala ve hala ''Semavi Dinler, İlahi Dinler, İbrahimi Dinler'' gibi söylemlerin arkasında... LinkLinkLink...

Ve bu dinler arası diyalog projesi, dünyaya ''barış'' vaadi ile empoze ediliyor. Dünya vatandaşlığına giden çağ, dünya dini içermek zorunda çünkü. LinkLinkLinkLink


Dediklerimi destekler nitelikte yazıları da yine kendi sayfalarında buldum.
Tek Bir Dünya Mümkün Mü ve 21. Yüzyıl Dindarlığı İnşa Ediliyor adlı makaleler var Aksiyon dergisinde. Hatta buna gerek Samanyolu'ndan, gerek de Zaman'dan da örnekler verebilirim fakat gerek yok. Zira çok fazla kaynak içeren bir yazı oldu bu. Çünkü söylediklerimin kaynaklarını göstermezsem, zaten gördüğünde bile inanmayacak olan The Cemaat üyeleri, beni hepten iftiracı yapar.


Kaynak araştırırken gözüme çarpan bir iki şeyi söyleyeyim bu arada.
Başta Jill Carrol olmak üzere birçok The Cemaat'e üye olan veya bu projelerde yer alan isimler, gerek The Cemaat'i, gerekse Fetullah Gülen'i ajayip biçimlerde övüyorlar. Fakat işin daha ajayip kısmı ise, bu ajayip övgülerin The Cemaat'in medyasında yer alması.

Örneğin Jill Carrol, ''Gülen, Rönesans Neslini Yetiştiriyor'' diyor ve bu başlık aynen Aksiyon dergisinde yer alıyor.
Link
Kimse bu sözde Rönesans'ın, Reform'u da getireceğini, getirmesi gerektiğini; keza getirdiğini inkar edemez. Hristiyanlara sürekli olarak iftar verilmesi bana bunun kanıtı gibi geliyor. LinkLink


Dinler Arası Diyalog Projesi, yıllardır üzerinde çalışılan ve bugün tüm dünyaya bir ağ gibi yayılan, çok uluslu bir  projedir. Devletler, hükumetler bazında desteklenmektedir. Ve ben şunu bilir ve söylerim; dünya bir uçurumun ve siyonizm eliyle küresel ve tek merkezli bir yönetimin eşiğine giderken, bu siyonist devletlerin hiçbirisi gerçek manada barış ve kardeşlik için böylesine bir projeye imza atmaz.

Zira ortadaki olay ''tek tanrı'' etrafında insanları birleştirme etiketiyle yapılan bir küresel din projesidir.


Konuyla alakalı sevdiğim abim Turgay Güler'in bir anısı ve o anıyla ilgili şu yazısını okumanızı tavsiye ediyorum; Link

Turgay Güler, Gezi olayları sırasında Yahudileri de içine alan bir yazı yazmış. Fakat bu yazıdan Musevi cemaatleri rahatsız olmuşlar. Lakin işin tuhaf tarafı, ''The Cemaat'' de bu yazıdan rahatsız olmuş ve Turgay Güler'i arayıp; ''Turgay Bey, bu yazınızdan biz ve Museviler rahatsız olduk.'' demiş. Turgay abimiz ''iyi de siz niye rahatsız oldunuz hajı? Ne ayak?'' deyince, The Cemaat'in cevabı;
''Bizim dinler arası diyalog projemiz var, buna zarar veriyor.'' olmuş.


  • ''Türkçe Olimpiyatları'' Adı Altında İslam'a Hizmet Ettiklerini Savunmaları
Bizzat bu cemaatten olan kendi arkadaşlarıma sordum;

-Türkçe Olimpiyatları İslam'a hizmet mi?
-Evet!
-Peki Zeki Müren de bizi görecek mi?
-Evet!

Önce Türkçe Olimpiyatları hakkında bir iki alim görüşü alalım, sonra da acizane biz yorumlayalım;

1.Link    2.Link    3.Link    4.Link    5.Link


The Cemaat mensupları kendilerine ''hizmet'' diyorlar bildiğiniz gibi. Peki merak ediyorum neye hizmet ediyorlar? Türkçe'nin yaygınlaşmasına mı? Laik okullar ve dershanelerle verilen eğitime mi?

Her şeyden önce şunu söyleyelim;
Bu Türkçe Olimpiyatları denen olay İslam'a uygun mu?

Kesinlikle hayır.
Ergenlik yaşına gelmiş kız ve erkeklerin el ele, kucak kucağa ettikleri danslar ve söyledikleri şarkılar nasıl İslam'a uygun olabilir? Kadınların sahneye çıkıp, erkeklerin önünde dans ederek şarkı söylemeleri başlı başına haramdır. Yanlarında erkeklerin olması diğer bir haramdır. Bu da demek oluyor ki, bu proje başlı başına haramlar üzerine kuruludur.

İkinci olarak,
İnsanlara Türkçe öğreterek onların kurtuluşuna vesile olamazsınız. Türkçe öğrenmenin bir insanın ahiretine zerre kadar faydası olamaz. Mezara girdiğinde kimseye ''hesap ver bakalım Türkçe biliyon mu?'' diye sormayacaklar. Öyleyse bu neye hizmet? İslam'a olmadığı kesin. Ve bir Müslüman olarak, insanların Türkçe öğrenip öğrenmemeleri zerre kadar umurumda değil benim. Önce İslam'ı, Kur'an'ı ve Kur'an'ı anlamak için de Arapçayı öğrensin; kısacası İslam'ı anlasın o yeter.


Yani The Cemaat yine toplum bazında bir harama daha imza atmıştır. Ve binlerce insanın buraya teşrif etmesine, bunu dinlemesine ve izlemesine vesile olduğu hatta teşvik ettiği için ayrı bir harama imza atmıştır.


Tabi Türkçe Olimpiyatları denince, marifetleri bununla sınırlı değil. Bildiğiniz gibi bir de ''Olimpiyatlara Peygamber Teşrifi'' var The Cemaat'in. LinkLink


''Peygamber Efendimiz Türkçe Olimpiyatlarına geldi.'' diyebilecek kadar bu işi kutsallaştırdılar bunlar. Peki haram yuvasında Peygamberin işi ne diye hiç kimse sormadı mı bu cemaatin içinde Allah aşkına?

Neymiş, kandile denk gelmiş, başlamadan önce de Kur'an ve naat okunmuş. Peygamber de adının anıldığı her yere gidermiş. Evet böyle bir hadis var. Fakat eğer biraz ilim ve izan sahibi olsalardı, başka hadislerle bunu karşılaştırır sonra konuşurlardı. Ben lafı uzatmayacam hiç. Zira uzatacak bir tarafı yok bunun. Bunun hakkında açıklama yapmak bile zaman kaybıdır. Burada konuşulacak konu şudur; bunu söyleyen Fetullah Gülen'dir ve onun tüm cemaati buna aynen inanıyor ve savunuyor. İşte Kadir Mısıroğlu da burada yine haklı çıkıyor; ''Bu adam haç taksa cemaati peşinden gider.''

Ben bu,''Peygamber Türkçe Olimpiyatlarına geldi'' laflarına şöyle karşılık veriyorum hep;
''Oradan çıkıp da O Ses Türkiye'ye gitmiş midir acaba?'' (Haşa!)


  • Peygamber Rüyaları ve Görüşmeleri
1.Link
2.Link
3.Link 

The Cemaat'in en büyük kozu yıllardır ''Peygamber'' olmuştur. Yurtlarında, evlerinde ve sohbetlerinde sürekli olarak Peygamber hakkında rüyalar anlatılır. Ve tabiki en büyük boyut da; ''Peygamber'i biz görüyoruz, hoca efendi görüyor'' vurgusudur. Bunları da dışarıdan konuşup bol keseden sallayan biri olarak değil; gerek kendisi yıllarca içlerine girmiş, gerekse en yakın arkadaşları bu cemaatten olan biri olarak söylüyorum. 


Hatta bir keresinde, birkaç sene önce bir arkadaşıma bu cemaatin ve Gülen'in iç yüzünü anlatmaya çalışırken şu cevabı almıştım; ''Hoca efendi sürekli olarak Peygamber Efendimiz sav ile istişare ediyor, Peygamber ne derse onu yapıyor. Hatta geçen gene rüyasına girmiş, hoca efendi de Peygamber Efendimiz sav'e ''evleri'' göstermiş.''

Yani Müslüman gençleri daha ilkokul çağında alıp beyinlerini yıkamaya başlıyorlar ve büyüdüklerinde beyinleri tamamen bu cemaatin eline geçmiş ve onlar tarafından sorgusuz, sualsiz yönetilen makineler haline getiriyorlar.


Verdiğim birinci videoda da benim dediklerimi yine Gülen bey kendisi kanıtlıyor. Açık açık ''Peygamber Türkiye'yi bize verdi'' diyor. Ve Gülen hakkında öğrendiğim yegane şeylerden biri de şudur;
Bir şeyi anlatırken öyle bir üslup kullanıyor ki, fark edilmesi çok güç takiyye ve dolaylama yapıyor. Sürekli olarak ''birisi rüyasında görmüş'' diye anlatır mesela. Çünkü ''kendim gördüm'' derse bu kadar etkili olmayacağını çok iyi biliyor. Bu yüzden bu videoda da, diğer videolarda da ''birisi'' veya ''birileri'' görmüş diyerek, kendisine zaten körü körüne bağlanan cemaatini etkilemeyi başarıyor. 


Fakat ben şunu biliyorum ki; 
Peygamber sav, haram işlerle uğraşanlara bu ülkenin işlerini falan emanet etmez.

  • Haramları Kullanma ve Normalleştirme 
The Cemaat abileri, sohbetlerinde şu hikayeyi çok ama çok sıklıkla anlatırlar;

''Hoca efendinin babası, hoca efendi daha annesinin karnındayken, koyunlarını otlatmaya götürdüğünde, koyunlar komşunun veya başkasının otlarından yemesin diye koyunlarının ağzını bağlardı. Olur da başkasının otundan falan otlarlar da, haram olur. O koyunların sütlerine de haram bulaşır da benim çocuğumun boğazından haram lokma geçer.''


Ve bu hikayeyi bilmeyen hiçbir cemaat üyesi yoktur. İddialıyım bu konuda. Oraya giren herkes bunu ve bunun gibi birkaç hikayeyi daha bilirler. Bende de birkaç tane daha var da, yazı zaten yeterince uzun, bi de gereksiz saçmalıklarla uzatmayalım.

Yani şairin burada demek istediğinden şunu anlıyoruz;
''Bu adam asla haram yemedi, yemez!''

O zaman mikrofonu ben alıyorum;

Zaman Gazetesi'nde bir banka reklamı.

Şöyle açıklayayım;
Bankalar ''faiz'' kurumlarıdır.
Faiz ise İslam dininde çok kesin ve keskin bir surette ''haram''dır.
Ve haram olan bir şeyin reklamı da ''haram''dır.
Haram olan bir şeyi insanlara tavsiye etmek de ''haram''dır.
Haram olan bir şeyden para kazanmak da ''haram''dır.

Bu kadar mı?
Yok hacı.
Bizde belge tükenmez.
Devam;

Bir zamanlar abileri ''Coca Cola haramdır! Yahudi malıdır! Alan Yahudiye para kazandırır!'' derlerdi. Zira ben de bu kolanın içinde neler olduğu hakkında ufak bir iki bilgi vermiştim.

Samanyolu'nda ise banka reklamları, faiz reklamları gırla gidiyor bildiğiniz gibi;

Devam edelim.
Malzeme çok;

Aziz Valentine günü..
Üzerinde defaatle durduğum bir konu zira benim. Bu gün, bir ''Hristiyan rahibinin'' günüdür. Ve tüm dünyada ''zina'' günü olarak kutlanmakta bugün. Zira birbirleriyle evli olmayan ne kadar kadın erkek varsa hepsi bu günde, tıpkı Hristiyanlar gibi öpüşür koklaşır, hatta birçoğu ilişkiye girer. Ve tüm bunlar da ''haram''dır.

Bırakın reklamını yapmayı, Zaman bu konuda ''ek'' yayınladı ''ek''! LinkLinkLink


''Olmasaydın Olmazdık'' söylemini açıklamak için tek bir kelime var İslam'da; ''Şirk''
Zira sen varlığının sebebini Allah değil de, bir kula bağlıyor ve o kul olmasaydı kendinin de olmayacağına inanıyorsan, hiç ama hiç kusura bakmayacaksın arkadaşım; ''Müşriksin''

(Müşrik, şirk koşana denir. Şirk'in kelime anlamı ''ortaklık''tır. Hatta ''şirket'' kelimesi de buradan türer.)

Yani haramı da aştılar, ''küfür'' sözler yayınlıyorlar. Zira Yahudi ve Hristiyanı cennete sokmak da küfür değil mi?


Yılbaşı hindisi tarifi vermek Müslüman bir cemaate mi düştü? Link


Müşriklerin, yani Allah'a şirk koşanların, Allah'a oğul isnat edenlerin gecesini kutlamak, onlara eşlik etmek ve bu suretle de onlara benzemek ''haram'' değil midir?
Non-stop!

The Cemaat, Chp'nin reklamını yapıyor. Tabi burada ilk dikkat çeken, Chp'nin ''Müslümanlara oy verirseniz, çağ dışı kalırsınız'' mesajıyla bunu yayınlamasına rağmen Zaman'ın bu reklamı alması. Link


Bu fotoğrafı arkadaşım bana gönderene kadar inanmamıştım Chp'nin reklamını yaptıklarına, ''tamam da, o kadar da değildir abi ya'' demiştim. Fakat zaten şuan alenen Chp'yi destekliyor ve her alanda reklamını yapıyorlar.


Tabi şimdi olayın daha tam olarak farkına varamayan arkadaşlar olacaktır. ''Neden olmasın olum'' triplerine girmişlerdir bile onlar hatta. Nedeni şudur güzel arkadaşım;

İlk resimden de anlayacağımız gibi, -ki bu resme gerek bile yoktur, zira kimin-neyin ne olduğunu hepimiz bilmekteyiz- Chp İslam karşıtı bir partidir. Yıllarca Müslümana ''yobaz'' yaftasını yapıştıran Chp'dir. Ki bunu bilmeyen de yoktur zannımca, kimse bu ülkede yaşayıp da o kadar öküz olamaz sanırım. Görüşün, ideolojin ne olursa olsun, bu böyle kardeşim. Ve kimse bana ''Müslüman Chp'ye oy verebilir olum'' ayağı yapmasın lütfen. Geçenlerde başörtülüler meclise girdiğinde ilk karşı çıkan kimlerdi? Chp'liler elbette. Çünkü bu partinin kurulduğu taban bunun üzerine. Tek parti döneminde yapılanları tekrar mı konuşalım şimdi burada? Bıkmadınız mı?

Küçük bi denklem yapalım;
Allah'ın emrettiği şeye karşı gelen insana ''kafir'' denir.
Başörtüsü de Allah'ın emridir.
Dolayısıyla başörtüsüne karşı gelen, Allah'ın emrine karşı gelmiş olur.
Allah'ın emrine karşı gelen ise ''kafir''dir.
Geçen yazıda da dediğim gibi; ''İslam, sistemle uğraşır, kişiyle değil.''

remember...
Ecevit'i hatırlayın.
Merve Kavakçı'nın başörtüsüne karşı ''Burası devlete meydan okunacak yer değildir!'' diyerek Allah'a meydan okumuştu hani. Sonra da İslam'a çağ dışı bir akım falan demişti. Aynı videoda bir taraftan laiklik psikopatlığı yaparken, diğer taraftan da Gülen'i övüp duruyor. Ziyanı yok, ona şefaatçi olacak olanlar var zaten;

Nasıl bir Ecevit aşkı ise, Hüseyin Gülerce de Ecevit'in Merve Kavakçı'ya yaptığı çıkışı savunuyor.
Tabi bir de bazı at gözlüklüler ''ülkenin sevdiği son başbakan ecevitti'' diyor, geçinip gidiyorlar. Hiçbirinin diğerinden farkı yok.

Ama kimse kusura bakmasın, Ecevit, yaptığı bu gavurluğa pişman olup tövbe etmeden öldüyse, Ebu Cehil ile beraber yanacaktır. Neyse, bu konuya çok girip konuyu daha fazla uzatmayalım. Ama kafası karışanlar, itirazı olanlar veya soru sormak isteyenler için açık adres sayfanın sağ altında mevcut.


Bir Müslüman cemaati olduklarını, hizmet hareketi oldukları söylerlerken, öte taraftan da İslam'ın bu ülkedeki düşmanlarını destekleyecek kadar iki yüzlü insanlar bunlar. Allah'ın düşmanını desteklemek de ''haram''dır bu arada. Zaman.com'a girerseniz, sayfanın üst kısmında sizi yine Chp reklamları bekliyor olacak. Hatta The Cemaat yazarı Şahin Alpay; ''Oyum Chp'ye'' diyor. Siz de verin diye de teşvik ediyor.


Benim zavallı saf arkadaşım da ''olum bu reklamlar bi paket halinde geliyo, seçemiyosun, ondan chp veya diğer haram şeyler var'' diye, abilerinden duyduğu bu fazladan geri zekalılık ürünü olan savunmayı yapıyor bana. Reklam olayının nasıl işlediğini biz bilmiyoruz ya anasını satayım.. E peki bu paketin içinde porno olsa, ya da domuz eti reklamı, ya da kondom reklamı, ya da ateist reklam olsa onu da yayınlayacak mısınız hacı? Ya da Akp reklamı olsa?


''Ya bunlar para için lazım, gazetnin falan giderleri oluyo'' diye bi savunma yapıyordu bundan önce bunlar. Yani haramları bu kadar normalleştirmişler kafalarında. İslam'a aykırı şeyler artık zerre kadar rahatsız etmiyor bu adamları. Bu işi yapanlar para uğruna dininden taviz vermenin hesabını, savunanlar da Allah'ın dininden verilen tavizi savunmanın hesabını verecekler, emin olsunlar.

Lafa gelince çok dindarlar, icraata gelince haramın bini bi para.
Lafa gelince sohbetlerinde salya sümük ağlıyorlar, paraya gelince yalanın dolanın, tavizin bini bi para.


Yani demem o ki, insanlara ''hoca efendi işte böyle harama karşı'' diye bir mesaj verirlerken, diğer taraftan haramları işliyor hatta savunuyorlar. Ve en acı tarafı da, bunu İslam uğruna yaptıklarına hala ve hala inanabiliyorlar.

Son olarak şunu izlemenizi istiyorum ; Link


  • Küfre Götüren Sözler
1. Cebrail Parti Kursa Desteklemem! Link

Gelin bu cümleyi mantıkla ele alalım;
1. Cebrail aleyhisselam bir melektir.
2. Cebrail'in görevi Allah'tan vahiy getirmektir.
3. Meleklerde nefis, irade yoktur.
4. Bu da demek olur ki, onlar Allah ne emrederse yalnızca onu yaparlar.
5. Meleklerin Allah'ın emrinin dışına çıkması, Allah'ın emrine karşı gelmesi veya Allah'ın emri olmaksızın bir şey yapması mümkün değildir.
6. Bu da demek olur ki, Cebrail parti kurarsa bunu ancak ve ancak Allah'ın emri olduğu için yapabilir.
7. Bu da demek olur ki, o partinin kurulmasını Allah emretmiştir.
8. Allah, insanlara bir hak olanı emrettiğinde onun yanında olmayan, ona destek vermeyen, onun karşısında olan, onun önemli olmadığını; kendi milletinin ittifakının daha önemli olduğunu söyleyen ''kafir'' olmaz mı?
9. Hz. Muhammed sav Efendimize, Allah'tan vahiy getiren ve Kur'an'ı, İslam'ı öğreten Cebrail as değil miydi?
10. Peki Peygamber Efendimiz sav, Cebrail'e; ''sen bunları söylüyorsun ama benim için Arap toplumunun ittifakı daha önemlidir, o yüzden seni dinlemeyecem'' deseydi ne olurdu?


Dikkatimi çeken bir diğer nokta da; ''Hiç görmediğim, tanımadığım bir melek bu'' deyişi.
Daha önce kaç tane melek görüp tanıdı acaba?


2. ''Hz. İsa'nın as.'ın babası Hz. Muhammed'' ve ''Hz. Muhammed, Hz. Meryem'i nikahladı'' Söylemleri Link

İlk duyduğumda ben bile şoke oldum.
''Bir insan bunu nasıl aklına getirebilir?'' diye.. 
Hele ki bir alim, bir hoca..


Fakat resmen kendi sitesinde yazıyor.
Ve ben bunun üzerinde de fazla durmaya hiç gerek görmüyorum. Çok değil, azıcık akıl ve iman sahibi insan bu sözün ne olduğunu anlar. Tepkisini ortaya koyar. Fazla söze gerek yok.


3. Hristiyanlar Hz. İsa'nın Yolundan Gidiyor Link

''Odessalı Hristiyanların ise elbette rehberleri, din büyükleri vardır ve onlara söylenmesi gerekeni söylemektedirler. Bir Müslüman, yani dinlerin temel birliğine inanan biri olarak, onların söylediklerinden ve söyleyeceklerinden farklı olacağını düşünmüyorum. Hz. İsa gibi, tarih boyunca gelmiş en büyük beş peygamberden birinin yolundan gitmek yapılabilecek en güzel şeylerdendir.''

  • Hristiyan din büyüğüne rahip veya papaz denir.
  • Rahip veya papazın söyledikleri şey ise; ''Hz. İsa'nın tanrının oğlu ve tanrı olduğu''dur.
  • Zira bunu kabul etmemek, Hristiyanlıktan çıkmak demektir.
  • Bir rahip veya papazın söyleyebileceği bu iken; bir Müslümanın söyleyebileceği nasıl aynı olur?
  • Daha en başta inanılan bu şeye Müslüman ''hayır'' der!
  • Allah birdir, tektir, sübhandır, doğmamış ve doğurulmamıştır, Allah'ın bir çocuk edineceği olacak iş değildir.
  • Bu, Hz. İsa'ya da iftiradır.

Peki tüm bunların dışında Hristiyanlar, Hz. İsa'nın peşinden mi gidiyor?
Yoksa Hz. İsa'nın yolundan gidenler biz Müslümanlar mıyız?
Allah şahittir ki biz, Hz. İsa'nın yolundayız.
Bilmiyorum, Kur'an'daki bu inceliği daha önce fark ettiniz mi;
Kur'an, Hz. İsa aleyhisselam'dan bahsederken, O'nun ağzından çıkan ilk cümle şudur;

''Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. Onlar; ''Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?'' dediler.
İsa dedi ki; ''Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O, bana kitap verdi ve beni bir Peygamber yaptı.'' Meryem,29-30


Hz. İsa'nın ağzından çıkan ilk şey; ''Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum!''
Dikkatli bakmayı bilenler için bir mucize daha.
Allah-u Teala, neyin ne olduğunu ve olacağını bildiği için Hz. İsa'ya ilk söylettiği şey; O'nun kulu olduğu.

Yani Hristiyanlar, her şeyin başında yanlışa sapmışlar ve Allah'a hem çocuk, hem de ortak isnat etmişler.
Ve bunu bile bile, göre göre ''Hristiyanlar Hz. İsa'nın yolundadır'' diyen adam ne olur...?

4. Kur'an'daki Yahudi ve Hristiyanlar Hakkındaki Ayetler, O Dönem İçin Geçerlidir.
Kur'an'ın her ayeti kıyamete kadar geçerliliğini sürdürecektir. 


''Muhammedün Resulullah'' olmadan hiç kimse cennete giremez. Link

''İman nedir biliyor musunuz? Allah'tan başka mabut olmadığına ve benim son Peygamber olduğuma şehadet etmektir.''  Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Taberani, Nesai  Link


4. Allah'ın Rahmet Paylaştırması Link


Allah'ın rahmeti yalnızca müminler üzerinedir. Müminler de Allah'a, Allah'ın tarif ettiği şekilde inanan ve kulluk edenlerdir. İman; Allah'ın doğmadığına ve doğurulmadığına, tek olduğuna, kadir-i mutlak olduğuna ve Allah'tan gelen her şeye iman etmektir. Yani Yahudi ve Hristiyanlar dinlerinde kaldığı sürece kafirdirler. Kafirler de rahmete eremezler. Hatta Allah celle celalühü bizzat kendisi şöyle der;

''Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme, fark etmez. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen de, Allah onları asla bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah'ı ve Resulünü inkar etmelerinden dolayıdır.'' Tevbe,80

Bu ayetten sonra tekrar bakmakta fayda var;


5. Laiklik Aşkı  LinkLink

İslam'da din ile devlet birbirinden kesinlikle ayrılamaz. Zira Kur'an'da hem bireye, hem de devlete dair emir ve yükümlülükler vardır. Örneğin bireye; ''namaz kıl, oruç tut, zekat ver'' gibi şahsi emirler varken; devlete dair; ''hırsızlık yapana verilecek ceza, boşanma usulü, miras davası'' gibi emirler vardır. Kur'an'ın bu emirlerinden, bireye verilenleri kabul edip; devlete verilenleri reddetmek, Kur'an'ın hükmünü reddetmektir ve reddeden kişiyi ''kafir'' yapar.

Birkaç alim yorumu da alalım, gelenek bozulmasın;

1.Link         6.Link
2.Link         7.Link
3.Link         8.Link
4.Link         9..Link
5.Link        10.Link

Fakat gerek Gülen'de, gerekse onun The Cemaat'i de hala anlayamadığım bir şekilde laikliği savunuyor. Geçen bir başka The Cemaat mensubu arkadaşımla konuştum bu konuyu, adam ısrarla laikliği savundu, kafayı yedim. Çünkü liderleri ve abileri ''Müslüman siyasetle uğraşmaz, biz siyasetten uzağız, siyaset dalaveredir'' gibi cümlelerle, cemaatin her bir üyesinin beynini öylesine yıkadı ve yıkıyor ki; adamlar resmen laikliği savunur duruma geldiler. Kendi cemaatlerinin şiarını, Allah'ın indirdiğine tercih ediyorlar çünkü.


Fakat şeytandan Allah'a sığınırcasına siyasetten uzak durduklarını söyleyen bu adamlar, şimdilerde Chp ile iç içe, kucak kucağa. Ve o Chp ki, dün ''Müslümanlar yobazdır''dan; bugün cemaatçi bir kimliğe büründüler ve reklamlarında ''başörtülü'' kadınlar oynatmaya başladılar. Tabiki bunun sebebi The Cemaat ile olan işbirlikleri.

Ha unutmadan, siyasetten uzak durduklarını söyleyen bir adamın, bir hocanın şu fotoğrafları da çok ilgimi çekiyor doğrusu;






Bir hocanın bu kadar çok siyaset adamıyla, bu kadar sık görüşmesindeki hikmet nedir bilemicem..


Ve bugün kalkmışlar 28 Şubat'tan dem vuruyorlar.
28 Şubat zamanında sayın Gülen'in neler söylediğini hepimiz hatırlıyoruz, siz rahat olun. Bütün medya rahmetli Erbakan Hoca'ya yüklenirken, bir darbe zemini hazırlanırken, sayın Gülen kalktı bir televizyon programına çıktı. Erbakan dini siyasete alet ediyor, İslam'a zarar veriyor, laiklik tehlike altında, asker daha demokrat, ''hükumet ''beceremedik, elimize yüzümüze bulaştırdık'' demeli'' diyor, yeniden bir seçim olmalı veya kendileri bırakmalı diyor.. Diyor da diyor..

LinkLinkLink
Programın tamamı da burada; Link

Biz neden hemen darbe öncesinde bir hocanın oraya çıkarılıp bunların söyletildiğini anlayacak kadar akıl ve izan sahibiyiz elhamdülillah.

Yukarıda tamamını verdiğim Kanal D'de yayınlanan programın ertesi günü gazeteler şu manşetleri atmıştı;

Manşetler, programdan alınan konuşmalardan alınarak atıldı. Zira o program da tam olarak bunun için yapılmıştı.

Amaçlarına ulaşmış oldular.


Fakat dediğim gibi bugün utanmadan 28 Şubat'tan dem vurabiliyorlar. ''En çok biz zarar gördük'' diyebiliyorlar. Ben 28 Şubat'ta dershanelerin kapatıldığını hatırlamıyorum. Ayrıca başörtülü kardeşlerimiz okullarından atılırken, yerlerde sürüklenirken ''Allah onların evlerine ateşler salsın!!'' denildiğini de hatırlamıyorum.

Şimdi ''aman yok bedduaydı değildi'' edebiyatı yapmayacam. Ama isteyen, ''mülaane''nin tanımına şuradan bakabilir; Link  (Bi de şuna bakın; Link)

Zaten yeterince sakız olan bi konuyu burada uzatmak istemiyorum. Benim derdim imanla ilgili hususlar. Onun dışında dediğim gibi ne cacık yerlerse yesinler. Tabi bu abiler denilen güruhun bu olayı da yine peygambere bağlayıp; ''terk edilmiş sünnettir, uygulandığı için 1000 şehit sevabı alacak hoca efendi'' diyebilecek kadar kafayı yediklerini bilmenizi isterim. Yok efendim Ali İmran Suresi 61. ayette Allah böyle diyormuş falan.


Bu, tam anlamıyla şizofrenlik bir vakıa olmuş artık.
Bu adamlar şizofrenden ciddi anlamda farksızlar.
Kafirler hakkında inmiş ayeti, Müslümanlar hakkında yorumlayacak kadar şizofren ve kafayı yemişlik sendromu göstermekteler zira.


Ve bu arada şunu da kesinlikle eklemem gerekiyor;
Şimdi ben bu adamların iç yüzünü yazıyor ve eleştiriyorken, bir yandan da Said Nursi'ye vuranlardan değilim hacı, onu bi söyleyeyim.

Yok efendim neymiş Yeşilay'ın kurucularından biri de Said Nursi imiş.
-Eee?
Yani Yeşilay'ın kuruluşunda da masonlar varmış.
-Çok güzel, eee?
Yani mesele çok açıkmış işte, masonlar, Said Nursi, Yeşilay... Ohooo..

Bakın çok açık söylüyorum, bu da bir başka şizofrenlik vakıadır.
Yani Yeşilay gibi bir örgütün kuruluşunda rol aldığı için bir adama bu tür ithamlarda bulunmak sizce ne kadar akılla, mantıkla ve vicdanla bağdaşır? Eğer bir iddia ortaya atacaksan, mantıklı ve yeterli delil getir, onunla at. Deseler ki zamanında İttihat ve Terakki ile çalışmış, Sultan'a karşı durmuş falan, hadi ona tamam derdim. Ki sonradan bu hatasından da bahseder kendisi.

Mantıklı konuşalım.
Ben de o zaman sana şöyle bir örnek veririm;
Cumhuriyetin kuruluşundaki ''her bir birey'' ve üstüne basa basa, altını da çize çize söylüyorum bunu; ''her bir birey'' masondur. Ya en basitinden İttihat ve Terakki bir mason locası değil mi? Peki cumhuriyeti kuran da yine İttihat ve Terakki değil mi? E peki Yeşilay gibi kıçıkırık bir örgütün kuruluşunda mason parmağı görenler ve bu kuruluşa kim yardım ettiyse onu yaftalayanlar, cumhuriyetin kuruluşundaki masonlar için neden tek kelime etmezler?

Sebebi bu işte.
Bunlar da ayrı bir şizofren vakıa.
Sistemi eleştirip de sistemin kölesi olmak budur, başka bir şey değil.

Neyse.
Ben İttihat ve Terakki'yi uzunca yazacam inşallah.
Konumuza dönelim.

The Cemaat'teki kardeşlerimle çok konuştum bu konuları. Her seferinde de elle tutulur, gözle görülür ve akılla bağdaşır; reddedilemez deliller sundum onlara. Bu deliller karşısında ikna olurlarken, o adamların içlerine her girdiklerinde 180 derece dönerek geldiler yine bana. Ben de artık ''tamam'' dedim. Bu adamlara ne söylesen, ne göstersen boş. Çünkü o güruhun arasına girdiklerinde ''hoca efendi Peygamberle konuşuyo, bunların hepsini Peygamber emrediyo, ahirette sevabı çooooo....oookk büyük bu hizmetin'' gibi söylemlerle, bu insanları ''imanlarından vuruyorlar.'' Çünkü benim dediklerimi tenkit edecek, akılla bağdaşır hiçbir örnek ve delil yok ellerinde; yalnızca iman sömürüleri var.


Lise zamanlarımda, üniversiteye hazırlanmak için bu evlerin çok uygun ve ideal olduğunu duymuştum o evlerde kalan arkadaşlarımdan. Ben de son sene birkaç arkadaşımla birlikte gitmeye karar verdim. Zira benim evde ders çalışmama imkan yoktu; sürekli arkadaşlarım çağırır, sürekli planlar yapılırdı. Evimizde ise her odada televizyon vardı. Bunun üzerine gittik bir eve, davet üzerine. Daha önce şunu çok duymuştum tabi; ''ya zorla namaz kıldırıyolar, kitap okutturuyolar''. Benim için ziyanı yoktu, zira namaz kılıyordum ve kitap okumakta da bir sakınca görmüyordum. Evden sorumlu abi ailelerimizle tanışmak istedi ve tanıştırdık. Kendilerini şöyle övüyorlardı her seferinde; ''bizim yanımızda çok iyi ders çalışır, herkes yardım eder, mutlaka kazanır. Sonra bu ergenekon var ya hani, işte onu da bizim abiler bitirdi, bizim askeriyedeki abilerimiz yaptı tasfiyeleri.....''


Biz de o zaman safız ya, inandık. Fakat sonra evde kalmak için bir ''mülakat'' yapıldı. Bildiğin orduya girerken seni nasıl iğneden ipliğe araştırırlar, aynen öyle yaptılar bize de. Kimlik numaralarımız, telefonlarımız, adreslerimiz alındı. Tek tek sorguya çekildik. Ve bana ilk olarak şu soruyu sormuşlardı; ''kız arkadaşın var mı senin yakışıklı?'' Ben de tuzak soru olduğu için ''yüoo'' dedim. Sonra baya bi kaşıdılar bu kız mevzusunu, ''en son ne zaman kız arkadaşın oldu, neden ayrıldınız, kızın gözleri de güzel miydi mübarek yühohoo'' gibisinden.


Sonrasında asıl mevzuya gelindi;
''Asker olur musun?''

Kesin bir dille ''hayır'' dedim.
Mülakat da orada bitti zaten.

Yüzüme evde kalacağımı ve çok eğleneceğimi söylerken, arkamdan arkadaşıma şunu söylediğini öğrendim;
''Arkadaşın kabul edilmedi.''
-Neden?
-Asker olmak istemiyormuş.


Yüzüme, hatta gözümün içine baka baka yalan söyleyen bu insanlardan o an inanılmaz tiksinmiştim.
Zira asker olmak istemediğim takdirde kabul edilmeyeceğimi söyleselerdi, hiçbir rahatsızlık duymazdım. Fakat karşılaşılması çok zor bir takiyye ve yalan yeteneği vardı her birinin.
Keza aynı durumu bir kez daha yaşadım sonra.
Ben de araştırmaya koyuldum ta o zamandan bu adamları.
Ta o zamandan beridir de herkese anlatmaya çalışıyorum, fakat onlar nefislerinin; nefisleri de sistemin kölesi olmuş. İmanlarını sömüren adamları canı pahasına koruyacak hale getirilmiş makinelere dönüştürülmüşler.


Geçenlerde milletin gözünün içine baka baka bir yalan haber yaptılar ya hani, benim cemaatteki arkadaşım ''yanlış anlama olmuş ne var'' diyebilecek kadar kafayı yemiş olduğunu gösterdi bana. İşte tamamı böyle bu cemaatin. Ciğerlerini biliyorum. Şimdi de Gazzeli kardeşlerimize terörist diyebildiler. 1948'den beri vatanları işgal altında olan Filistinliler ''terörist'', ama İsrail Mavi Marmara'da eli silahsız insanları katlederken ''otorite''!



      2.  Duruşları ve Tavırları

İslam'ı tahrif hareketlerinden sonra en çok dikkatimi çeken şey, The Cemaat'in ve The Hoca Efendi'nin bugüne kadarki kilit olaylardaki duruşları ve tavırlarıydı.

Örneğin; The Hoca Efendi, 1980 darbesini öve öve bitirememişti. LinkLink


Sonra 28 Şubat'ın hemen öncesinde, yukarıda tamamını verdiğim program başta olmak üzere birkaç programa katılıyor ve darbenin hemen öncesinin adeta ''dini zeminini'' hazırlıyor.

Onlardan birinde ''Askerlerimiz bazı çevrelerce anti-demokratik sayılabilirler, ama onlar anayasanın kendilerine verdikleri görevi yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum onlar bazı sivil kesimlerden daha demokrat. (...) Çok mantıki, çok yerinde davranıyorlar. (...)'' diyor.


Başka bir soru şöyle; ''İmam hatip okulları hakkında ne düşünüyorsunuz?''
The Cevap; ''İhtiyaçtır. Atatürk de, İnönü de açmıştır. Hatta herkes açmıştır. ''Bir tek Erbakan döneminde açılmamıştır. Bilmekte yarar var!''  Link


Başka bir konu; ''Bazıları laikliğe ve ''sekülerizme'' haksız yere hücum ediyorlar.''
Diğer can alıcı nokta; ''Neden bu ara çok duyuyoruz bu laiklik meselesini sizce?''
The Cevap; ''Belki laikliği, cumhuriyeti bu ölçülerde tehdit ettiği ancak şimdilerde anlaşıldı.'' Link


Başta Müslüman bir lider var.
Bu lider bir bilim adamı.
Bu lider, kendisinden önceki dibe vurmuş ekonomiyi alıp, dünyanın süper gücü olabilecek bir ekonomi seviyesine birkaç ay içinde çıkarabilmiş.
Bu lider, yerli otomobilin mucidi.
Bu lider, tıpkı Avrupa Birliği gibi bir İslam Birliği kurmak için görüşmelere başlamış...

Ve sen oraya çıkıyor; ''Laiklik bugüne kadarki en büyük tehlike altında!!!'' diyorsun.
Şimdi bunlardan hangisi Müslüman?


Tam 28 Şubat dönemi, ortalık ''laiklik, ilke ve inkılaplar, başörtüsü, irtica'' diye ucube kalıplarla yıkılıyor...
28 Şubat'çı medya, soluğu yine The Hoca Efendi'nin yanında alıyor. Sanki darbeye bir de ''dini fetva'' arar gibi bir halleri var çünkü. Bu darbenin gerekli olduğuna toplumdaki herkesi inandırmak istiyorlar; Müslümanları bile.


Bu sebeple Ertuğrul Özkök, The Hoca Efendi'ye soruyor; ''Başörtüsünün dindeki yeri nedir?''
The Cevap; ''Kadının başını örtme meselesi, bir iman meselesi ölçüsünde önemli değildir. Allah'a karşı kulluk, umumi manada kulluk meselesi ölçüsünde önem arz etmez bunlar.'' diyor. Ve The Hüseyin Gülerce de bunları bugün aynen onaylıyor. LinkLinkLink


Fakat bugün çıkıp ''28 Şubat'ın en büyük mağduru biziz'' diyebiliyorlar.
Diyebiliyorlar, çünkü işleri bu.

Müslüman cemaatleri de kendi taraflarına çekmek için var güçleriyle yalan üretmeye devam ediyorlar şuan.
İsmailağa cemaatini, Menzil cemaatini...

Yok efendim neymiş, ''Mahmud Efendi ve Gavs Sani Efendi, Erdoğan'a karşı The Cemaat'i destekliyormuşmuş''  LinkLinkLinkLink


Siz gerek 28 Şubat'ta, gerekse sonrasında bu Müslümanları arkadan vurduktan sonra, o Müslümanların hiçbiri sizi desteklemez. Emin olun.

Son olarak şunu söyleyip bitiriyorum;
Dikkat ettiniz mi?
The Cemaat'e karşı olanların hepsi Müslüman.


Yıllardır İsmailağa Cemaati olsun, Menzil olsun, Süleyman Efendi Cemaati olsun ve benim gibi Müslümanlar olsun hepsi bu adamlara karşı. Cübbeli Ahmed Hoca yıllarca karşı durdu. LinkLinkLinkLink
Kadir Mısıroğlu yıllarca karşı durdu. LinkLinkLinkLinkLink
Milli Görüş yıllarca karşı oldu. LinkLink


Bu cemaatten olan kardeşlerim bunu biraz düşünsünler. Neden hep Müslümanlar size karşı?
Neden gavurlar sizi methediyor iken, bu kadar İslam alimi, bu kadar İslam cemaati size, sizin görüşlerinize karşı? Bu kadar alim, ilim sahibi insan yıllarca The Cemaat'in yaptığı şeyleri eleştirdi, karşı çıktı. Fakat her defasında The Cemaat'in savunması ''bizim çok okulumuz var, hizmet yapıyoruz'' deyip, birkaç gözü yaşlı adam ile birkaç göz yaşartıcı, acıklı ve fedakarlıklarla dolu hikaye anlatmak oldu.
Link
Kimsenin size ''şu hizmeti yapıyoruz'' diye bir fikir dayatmasına izin vermeyin. Zira o zaten yapılması gerekendir. Siz, bunu yaparlarken veya yaptıklarını söylerlerken nelerden taviz verdiklerine, nelere zarar verdiklerine, neleri tahrif ettiklerine bakın.


Acizane tavsiyem ve dileğim budur.
Selam ve saygı ile...